|
|
|
Hamilelikte Ağız ve Diş Sağlığı |
|
|
|
Diş ve dişeti hastalıkları, düşük ağırlıklı bebek doğum ihtimalini 7 kat arttırmaktadır. Bu yüzden hamileler, ağız bakımlarına ve beslenmelerine daha çok özen göstermelidir. Hamile bayanlar süt ve süt ürünleri ile yeşil yapraklı sebzeler gibi zengin gıdalar alarak kalsiyum ihtiyacını karşılamalıdır. Eğer gıdalarla yeterli kalsiyum sağlanamazsa bebeğin gelişimi için gerekli olan miktar annenin kemiklerinden karşılanır...
Hamilelik Dişlerin Tedavisi Açısından 3 Dönemde İncelenir:
0–3 aylık dönem; Bu dönem hamileliğin en hassas olduğu dönemdir. Ağrıya neden olan ve müdahale edilmediğinde anneye ve bebeğe zarar verebilecek durumlarda diş hekimine kontrole gidilmelidir.
3–6 aylık dönem; Hamilelik sonuna kadar, ertelenmesi uygun olmayan diş çekimleri, dolgular, kanal tedavileri yapılabilir. Gerekli müdahalelerin yapılması için en uygun dönemdir.
6-9 aylık dönem; Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmaktadır. İlk 3 aylık dönemde olduğu gibi acil tedaviler dışında herhangi bir tedavi yapılmamalıdır.
Hamilelerde İlaç Kullanımı:
Hamilelik döneminde kullanılan tetrasiklin grubu antibiyotikler “Tetrasiklin Renklenmesi” denilen, geri dönüşümü olmayan renklenmelere sebebiyet verir. Bu grup dışında kullanılan antibiyotiklerin, penisilin ve türevlerinin dişlerde renklenmeye sebep olduğuna veya zararlı bir etkiye sebep olduğuna dair bilimsel bir veri bulunmamaktadır. Ancak hamilelikte kullanılan her türlü ilacın, anne adayını takip eden doktorun kontrolünde kullanılması gerektiği unutulmamalıdır. |
|
|
|
Kanserli Hastalarda Ağız ve Diş Sağlığı |
|
|
|
Diş çürüğü veya ağrı gibi problemleriniz var ise kemoterapi uygulamasına başlamadan önce diş hekimine gitmeniz gerekmektedir. Dişler için mutlaka tedavi ve özellikle çekim gerekiyor ise, kemoterapi başlamadan önce kan değerleri normal sınırlarda iken yapılmalıdır.
• Her Türlü Diş Tedavisi Mümkünse Kanser Tedavisine Başlamadan Önce Gerçekleştirilmelidir
• Hastalar ağız içi olumsuzlukların şiddetini azaltmak için ağız hijyenlerini korumaya teşvik edilmeli, düzenli olarak, günde 3-4 kez, özellikle yemeklerden sonra 30 dakika içinde ve yatmadan önce ağız temizliğini yapılmalıdır.
• Diş fırçalama çok yumuşak bir fırça yardımıyla baskı uygulamaksızın antitartar, peroksit ihtiva etmeyen florür ve karbonat içeren bir diş macunu ile yapılmalıdır. İki ayrı diş fırçası değiştirilerek kullanılmalı ve klorheksidinli veya hipokloritli solüsyonlarda yıkanarak, kurutulmalıdır.
• Ağız duşu ve elektrikli diş fırçası kullanımı tavsiye edilmez.
• Hasta eğer diş ipi kullanıyorsa mumlu ve şerit diş ipi kullanması önerilir, fakat kullanmıyorsa kullanıma alıştırmak için uygun bir zaman değildir.
• Özellikle kemoterapiden 7-10 gün sonraki dönemde dişler fırçalanmamalıdır, çünkü bu dönemde dişeti kanaması ve enfeksiyon riski vardır. Fırçalamak yerine ağız gargaraları ve karbonatlı gargara ile ağız temizlenmelidir.
• Kemoterapi sırasında görülebilen kusmalardan sonra karbonatlı su ile hasta sık sık gargara yapmalıdır.
• Eğer diş macunu ağzınızı veya dişlerinizi sızlatıyor, fırçalarken mideniz bulanıyorsa, fırçalamak yerine karbonatlı gargara ile ağzınızı temizleyin.
• Kanser tedavisi sırasında mümkünse hareketli protezler takılmamalıdır.
• Tedavi sonrası dişler düzenli fırçalanmalı,protezler her yemekten sonra ve gece yatarken kesinlikle ağzınızdan çıkarılarak temizlenmelidir. Damağa iyi oturmayan takma dişler kullanılmamalıdır. Protezler temizleyici sıvılar içinde saklanmalıdır.
• Mantar enfeksiyonu var ise, tedavi sadece ağız içi dokulara değil protezlerede uygulanmalıdır.
• Kurumaya karşı dudaklar vazelin ya da dudak yağları ile nemlendirilmelidir.
• Kolay yutmayı sağlamak için sulu yiyecekler tercih edilmeli ve günde en az iki litre sıvı içilmelidir.
• Tahrişe neden olabilecek asitli, çok sıcak ve çok soğuk içeceklerden, alkol ve tütün kullanımından kaçınılmalıdır. |
|
|
|
Ağız-Diş Sağlığı İçin Diş Bakımı ve Sonbaharda Diş Bakımı |
|
|
|
Ağız ve diş sağlığının korunması hem genel beden sağlığı hem de estetik açıdan önemlidir. Altı ayda bir düzenli kontrolden geçmesi gereken diş ve diş etlerinin sağlıklı olmasının aynı zamanda özgüven üzerinde olumlu etkisi olduğunu biliyor muydunuz? Yazın sona ermesi ve sonbahar aylarına geçişte ihtiyaç duyulan kişisel bakım listenizin başına diş temizliğini eklemek kusursuz bir kışa hazırlık sürecinin başlangıcı olacaktır.
Yaz aylarında, serinlemek adına dondurma, meşrubat gibi bir dizi şekerli, soğuk ve asit oranı yüksek yiyecek/içecek tüketiriz. Bu gıdalar dış minesi üzerinde erozyona neden olurken aynı zamanda ağız sağlığı için de ciddi tehlike oluşturur. Şeker, kola, kahve gibi gıdalar ise diş üzerinde renk değişimlerine sebebiyet verir. Güven dolu bir gülümseme için diş beyazlatma işlemi bilinen orijinal adı ile Bleaching uygulaması yaptırmayı düşünebilirsiniz. Sonbaharı estetik kaygılardan kurtulma mevsimi olarak tanımlarsak bembeyaz dişlere sizi kavuşturacak Bleaching tam da ihtiyacınız olan uygulama.
Bleaching/Diş Beyazlatma Uygulaması
Dişlerdeki renk değişimi çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişir. Yaşlanma, travma, seçilen yiyecekler, genetik faktörler hatta ilaç kullanımı bile dişlerin doğal beyaz renginin zaman içinde bozulmasına sebebiyet verir. Bu estetik bir sorundur ve giderilebilir. Bleaching yani diş beyazlatma uygulaması diş renginden memnun olmayan kişiler için yapılan kozmetik bir çözümdür. İki çeşit Bleaching/Diş Beyazlatma Uygulaması vardır.
1- Ofis Power Bleaching: Diş hekiminin kendi kliniğinde gerçekleştirdiği uygulamaya Ofis Power Bleaching denilir. Bu işlem yaklaşık bir saat içinde tamamlanır ve hasta sorunsuz şekilde hayatına devam eder. Ofis Power Bleaching uygulamasında beyaz bir jel ve ışın kullanılır. Bu işlem ile kişi hızlı bir şekilde bembeyaz dişlere kavuşur. Dişin beyazlık oranını dişin hali hazırdaki renk kalitesi belirler. İşlem diş rengini 6 ile 8 ton açar. Eğer hali hazırda çok da sarı, lekeli dişlere sahip değilseniz sonuç göz alıcı bir beyazlık olacaktır.
2- Home Bleaching: Adından da anlaşılacağı üzere Home Bleaching yönteminde uygulama evde yapılmaktadır. Kliniğe müracaat eden kişinin ağız ölçüsü alınarak kişiye özel plastik ağızlıklar hazırlanır. Ağızlığın içine “Carbamid Peroksit” esaslı jeller konulur ve kişi bu ağızlığı kullanarak istenilen beyaz dişlere sahip olur. Uygulamanın süresi Ofis Bleaching kadar kısa değildir. Bu yöntemde ağızlık günde 4-8 saat takılır ve ortalama 5–7 gün içinde sonuç verir.
Ağız ve Diş sağlığı söz konusu olunca dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri düzenli diş taşı temizliğidir. 6 ayda bir rutin ağız ve diş sağlığı kontrolü yaptırmayı ve her gün düzenli olarak dişlerinizi fırçalamayı hayatınızın bir parçası haline getirmeyi unutmayın! |
|
|
|
20 Yaş Dişleri: Oluşumu, Tedavisi ve 20 Yaş Diş Çekimi |
|
|
|
Ağızda diş dizisinin en sonunda süren dişler üçüncü azı dişleri yani 20 yaş dişleridir. 20 Yaş dişleri akıl dişleri olarak da bilinir. Genelde 17 ila 25 yaşları arasında sürmeye başlarlar. Bu dişlerin ağızda bırakılıp bırakılmaması konusu tartışmalıdır. 20 yaş dişlerinin çekimine dişin pozisyonuna, bulunduğu dokulara ve komşu dişlere zarar verip vermemesi durumuna göre hekim tarafından, gerekli röntgen tetkikleri yapılarak, avantaj ve dezavantajları yönünden değerlendirilerek ve hasta menfaatleri ön planda tutularak verilir.
Erken dönemde çekilmiş 1.büyük azı dişi ve 2.büyük azı dişi nedeni ile ağızda diş eksikliği mevcutsa, mümkün olduğunca yirmi yaş dişlerinin korunması için tedavi edilmesi gerekir. Daha sonraki dönemlerde bir köprü protezi ihtiyacı ortaya çıktığında, yirmi yaş dişleri destek olarak kullanılarak gerekli tedaviler yapılabilecektir. Aksi taktirde köprü protez uygulama şansı olamayacağı için bir hareketli diş protezi uygulaması gerekliliği ortaya çıkabilir.
20 Yaş Dişinin Çekilmesini Gerektiren Durumlar Nelerdir?
Çürük Bulunan 20 Yaş Dişleri: 20 yaş dişi ağızdaki diş dizisinin en sonunda yer aldığı için temizlik ve bakımının yapılması diğer dişlere göre daha zordur. Dişin pozisyonunun kötü olmasına bağlı olarak bu bölgeye diş fırçası veya diş ipi ile ulaşmak daha da zorlaşabilir. Böyle bir durumda yirmi yaş dişlerinde çürükler görülebilir. Yirmi yaş dişlerinin çürümesi temasta olduğu 2.büyük azı dişinin de sürekli olarak çürük etkeni bakteriler ile temasta olmasına ve onun da kısa sürede çürümesine neden olabilir.
Enfekte Olmuş 20 Yaş Dişleri: Kısmen sürmüş bir 20 yaş dişinin etrafındaki dişetinde bir enfeksiyon odağı oluşur. Ağzı açmada zorluk, ağız kokusu, ağrı, şişlik ve ödem ortaya çıkar. Antibiyotik kullanımı ile bu enfeksiyon baskılanır. Ancak kısa bir süre sonra bu durum tekrarlar.
20 Yaş Dişinde Kist Oluşumu: Ağızda gömük kalan dişlerin etrafında kist oluşma olasılığı oldukça yüksektir. İhmal edilmesi durumunda çok fazla büyüyebilir ve kemik kaybına yol açabilir, komşu dişlerde yer değişikliği görülebilir. Nadiren de olsa kistin büyüklüğüne bağlı olarak çene kemiğinde kırıklar oluşabilir. Ayrıca diş etrafında tümör oluşumları görülebilir.
Protezle İlgili Nedenler: Protez planlaması yapılırken, protezin altında gömük bir 20 Yaş dişinin bulunmaması gerekir. Protez yapıldıktan bir süre sonra yirmi yaş dişleri sürmeye başlayabilir. Bu durumda üzerine gelen protezin baskısı nedeni ile ağrı oluşmaya başlar. Protezin uyumluluğu bozulur.
Ortodontik Sebepler: Pek çok genç birey dişlerindeki çapraşıklıkları düzeltmek için ortodontik tedavi görmektedir. Yirmi yaş dişlerinin sürme basınçları diğer dişlere de yansıyacağından, ortodontik tedavi planlanırken 20 yaş dişleri de göz önüne alınmalıdır.
Basınç Ağrısı: 20 Yaş dişi pozisyonuna bağlı olarak sürme sırasında komşu dişlere basınç uygulayabilir. Zamanla hem komsu dişte çürük ortaya çıkar hem de basınç nedeniyle ağrı oluşur. Bu nedenle 20 yaş dişinin çekilmesi gerekir.
20 Yaş Dişleri Ne Zaman Çekilmelidir?
Hastalar 'yirmi yaş dişi ameliyatı' sözünden çekindiği için her sorun yaşadıklarında, gömük dişin çekimi yerine antibiyotik kullanmaktadır. Ancak ilaç kullanımı ile akut durum baskı altına alınmış olur, bir müddet sonra aynı sorun tekrar ortaya çıkar, gereksiz yere sürekli antibiyotik kullanılmış olur. Etken olan diş ortadan kaldırılmadıkça, sorun karşımıza çıkacaktır.
Bu nedenle çene gelişimi tamamlandığı halde, doğru pozisyona ulaşamamış dişler fark edilir edilmez çekilmelidir. Bu dişlerin ağrı yapması ya da sorun çıkarması beklenmemelidir. Çürümeye başlamış, diş parçaları eksilmiş - kırılmış halde bulunan bir yirmi yaş dişinin çekilmesi daha zor olacaktır. Enfeksiyon ya da apse oluşmuş bir durumda ağza müdahale etmek, çekim yapmak mümkün olmayacak ve diş çekimi öncesi antibiyotik kullanımı zorunlu olacaktır. Diş çekimi ancak enfeksiyon baskılandıktan sonra yapılabilecektir. Genç yaşlarda operasyon sonrası iyileşme daha kolay ve daha hızlıdır. Fakat yaş ilerledikçe iyileşmede gecikme ve yan etkiler ortaya çıkabilir.
20 Yaş Diş Çekimi Nasıl Yapılır?
- Klinik ortamında lokal anestezi altında çekim yapılır. Daha steril şartlarda çalışmak gerekir.
- Ağrısız bir çekim için anestezi yapılıp, dişin bulunduğu bölge uyuşturulur.
- Dişin çekimi yapılır.
- Çekim yapıldıktan sonra gerekli ise dikişler atılıp bölgenin daha kolay iyileşmesi sağlanır.
- Gerekli görülüyor ise antibiyotik ve ağrı kesici kullanılır.
- Dikiş atılmışsa, 1 hafta sonra dikişler alınır.
20 Yaş Diş Çekimi Sonrası Bakım ve Dikkat Edilecekler:
- Çekim sonrası dişin çıktığı bölgeye konan tampon 30 dakika orada tutulmalıdır. Bu kanamanın kontrol altına alınmasını ve pıhtı oluşmasını sağlayacaktır.
- Tampon çıkartıldıktan sonra kanama devam ediyor ise yerine tekrar bir tane tampon koyup ısırın. Eğer kanama fazla ise doktorunuzla iletişime geçin.
- Uyuşukluğun etkisi geçmeden (ortalama 2 saat) bir şeyler yemeyin ve içmeyin.
- İlk gün çiğneme fonksiyonu için ağzın diğer tarafını kullanmaya özen gösterin.
- Operasyonu takiben 24 saat süreyle alkol ve sigara kullanmayın.
- Çekim bölgesini kurcalamayın, dikişleri görmek yada göstermek için yanağınızı dudağınızı çekiştirmeyin, ağzınızı çok büyük açmamaya çalışın. Bu gibi hareketler ağrı, kanama, dikişlerde kopmaya neden olabilir.
- Çekim bölgesinde oluşan pıhtının uzaklaşmasına neden olacağı için ağzınızı çok fazla çalkalamayın, gargara yapmayın.
- Çekimin zorluğuna göre yüzünüzde şişlik olabilir. Operasyon sonrasında ilk 24 saatte, çekim bölgesine dışarıdan kısa aralıklar ile soğuk uygulayın.
Reçete ile verilmiş olan ilaçları, tarif edilmiş şekli ile ve düzenli olarak kullanın. İlaçlara bağlı olarak gelişen rahatsızlıklar için doktorunuza danışın. |
|
|
|
Dişte Renk Değişimi Nedenleri ve Diş Beyazlatma Yöntemleri |
|
|
|
Dişlerde farklı nedenlerle renk bozulması bir diğer deyişle renkleşmeler görülebilir. Dişlerdeki renk değişimlerinin nedenleri yaşlanma, asit ya da travmaya bağlı aşınmalar, ilaçlara bağlı renklenmeler, gıdalar, diş fırçalama alışkanlıkları, sigara gibi alışkanlıklar, hastalıklar, flor gibi maddeler olabilir. Bleaching (beyazlatma) işlemleri ile bunların pek çoğu giderilebilir. Beyazlatma işleminin etkinliğinde renkleşmenin sebebi önemli rol oynar.
Diş beyazlatma farklı yollarda uygulanır. Canlı ve cansız dişlere uygulanmasına göre ikiye ayrılır: İntrakoronal ve ekstrakoronal beyazlatma.
İntrakoronal Diş Beyazlatma: Cansız dişlerde dişin içerisinden beyazlatıcı maddenin tatbik edilmesi esasına dayanır.
Ekstrakoronal Diş Beyazlatma: Canlı dişlerde dişin dışından beyazlatıcı maddenin tatbik edilmesi ile yapılır. Ev tipi ve ofis tipi beyazlatma olarak adlandırılan iki yolla yapılabilir.
Ev Tipi Beyazlatma: Hastanın dişlerinden alınan ölçü ile özel kalıplar hazırlanır. Hasta bu kalıplar içine beyazlatıcı maddeleri koyup, dişlerine yerleştirir. Hekim tarafından yapılan periyodik kontrollerde bu işlemin gün içinde ne kadar süre ile kullanılacağına ve bu işleme ne kadar devam edileceğine karar verilir. Günde ortalama 2–8 saat uygulama yapılır. Bir iki hafta süresince uygulamaya devam edilir.
Ofis Tipi Beyazlatma: Hızlı ve daha etkili bir beyazlatma tipidir. Klinikte diş hekimi tarafından yapılan profesyonel beyazlatma yöntemidir. Diş etleri koruyucu maddelerle kaplanır. Ardından dişlere beyazlatma yapmakta kullanılan maddeler tatbik edilir. Işın kullanılarak bu beyazlatıcı ilaçların işlevlerini yerine getirmesi sağlanır. Seans 45 dakika ila 1 saat kadar sürebilir. İstenilen beyazlık sağlanılana kadar destekleyici birkaç seans uygulanabilir.
Beyazlatma işlemi hemen her yaşta uygulanabilir. Doğru uygulandığında zararsız bir işlemdir. Kişinin sigara, beslenme ya da fırçalama alışkanlıklarına bağlı olarak ilerleyen dönemde pekiştirme amaçlı uygulamalar gerekebilir. Tedavi sürecinde hassasiyetler oluşabilir. Flor uygulamaları ile bu hassasiyetler giderilir. Vakaya göre 10 tona kadar beyazlama sağlanabilir. Tedavi süresince renklenmeye neden olabilecek etkenlerden uzak durulmalıdır.
|
|
|
|
İmplant Nedir, Nasıl Yapılır? Tedavisi ve Uygulama Alanları |
|
|
|
İmplant eksik dişlerin yerine, onların görevini yerine getirmesi için yapılan, çene kemiğine yerleştirilen yapay diş kökleridir. Genellikle titanyumdan yapılırlar ve en ileri teknolojiler kullanılarak üretilirler. Titanyum doku uyumu çok iyi olduğu için yüzyıllardır tıbbın birçok alanında güvenle kullanılan bir metaldir. Günümüzde en çok vida şeklinde olan implantlar tercih edilmektedir.
İmplant Hangi Durumlarda Uygulanır?
Her türlü dişsizlik durumunun giderilmesinde implant uygulanabilir.
Tek diş eksikliğinin söz konusu olduğu durumlarda, eksik diş boşluğunun komşu sağlam dişlere dokunulmadan tedavi edilmesi için implant uygulanabilir.
Birden fazla diş eksikliğinin söz konusu olduğu durumlarda, takıp çıkartılan protezler yerine sabit protezlerle tedavi edebilmek için implant uygulanabilir.
Ağızda hiç dişin kalmadığı durumlarda, takıp çıkartılan tam protezler (damak) yerine sabit protezlerle tedavi edebilmek için implant uygulanabilir.
Ağızda hiç dişin kalmadığı durumlarda, takıp çıkartılan protezlere destek sağlaması, protezin tutuculuğunu arttırarak oynamasını engellemek için implant uygulanabilir.
İmplant Her Hastaya Uygulanabilir mi?
Genel sağlık durumu iyi olan her hastaya implant uygulanabilir, sadece çenedeki kemik yapısının buna uygun olması gerekir. Hastanın kemik yapısının uygunluğu implant başarısını olumlu yönde etkiler. Diş implantlarının uzun ömürlü olabilmesi için, etrafında belirli kalınlık ve boyutta sağlam çene kemiği bulunması gerekir. Eğer yeterli seviyede kemik dokusu mevcut değilse, bazı kemik ekleme ve yumuşak doku operasyonlarıyla kemik yapısı implant uygulanmasına hazır hale getirilebilir. Kemik gelişimi tamlanmamış genç bireylerde implant uygulaması tercih edilmemektedir. İmplant uygulaması için hastanın ergenlik çağını tamamlamış olması şartı aranmaktadır. Kemik gelişimi kızlarda 16-17, erkeklerde ise 18 yaşına kadar devam eder.
Erişkinlerde implant uygulaması için üst yaş sınırı yoktur. Yaşlı insanlar daha çok diş kaybettiklerinden ve çene kemiklerinde erimeler olduğu için diş implantlarına daha çok gereksinim duyarlar .
İmplantın Yararları Nelerdir?
Diş implantı, sağlam, rahat ve güvenilir bir uygulamadır. İmplantlar üzerine yapılan protezler, gerçek dişlerin yerini alırken en doğal yapıyı oluştururlar. Eksik dişlerin tamamlanması sürecinde, sağlıklı dişlere dokunulmamış olur. Tüm protezlere oranla çok daha uzun ömürlüdür. Normalde diş kaybının etkileri fizyolojik olduğu kadar psikolojik de olacaktır. İmplant, doğal dişin yerine geçen bir özel uygulama olarak, diş kayıplarının yol açacağı her türlü soruna kesin ve en sağlıklı çözümü getirmektedir.
İmplant Nasıl Yerleştirilir?
Diş implantları genellikle lokal anestezi altında uygulanır. Operasyon sırasında hasta herhangi bir ağrı veya rahatsızlık duymaz. Operasyon sonrasında diş çekiminden sonra oluşabilecek kadar hafif bir ağrı ve hafif bir şişlik olabilir. Ağrınız alınacak basit ağrı kesicilerle, şişlik ise alınacak önlemlerle rahatlıkla giderilebilir. İşlemden sonraki gün normal hayatınıza devam edebilecek durumda olursunuz.
Diş implantları gerekli durumlarda genel anestezi altında da uygulanabilir. Ancak normal şartlar altında lokal anestezi tercih edilir.
Osseintegrasyon Nedir?
Diş implantlarının ağız içinde sağlıklı olarak kalabilmesi için, çene kemiği ile tam bir uyum içinde bulunması gerekir. Yerleştirilen implantın çevresinin tam olarak kemikle kaynaşması osseointegrasyon olarak adlandırılır. Osseointegrasyon gerçekleşmeden implant üzeri protez uygulanmaz. Ancak bu süre boyunca hastanın çiğneme, konuşma ve estetik ihtiyaçlarını karşılamak üzere implant bölgesine basınç uygulamayacak şekilde geçici protezler yapılabilir. İmplant operesyonun türü, bölgesi, hastanın yaşı ve sağlık durumuna göre osseointegrasyon için operasyondan sonra en az 3, en fazla 6 ay gibi bir süre beklemek gerekir.
İmplantların Ömrü Ne Kadardır?
Doğru şekilde yerleştirilmiş başarılı bir diş implantı, osseointegrasyon aşamasından sonra pek çok etkene karşı doğal diş kökünden daha dayanıklıdır. 30-40 yıl kadar takibi yapılan ve sorunsuz bir şekilde kullanılan implantlar mevcuttur.
İmplantların ömürlerini belirleyen çeşitli etkenler vardır. Bunların başında implantın uygulandığı kişinin sağlık durumu ve implant bakımına gösterilen özendir. Sürekli ağız bakımı implant sahasının sağlıklı biçimde kalmasını sağlayacaktır.
İmplantların uygun koşullar sağlandığında bir ömür boyu kullanılabildiği bilinmektedir.
İmplant Pahalı Bir Tedavi Midir?
İmplant uygulamaları ileri teknoloji ve uzun süreli işlem gerektirir. Dolayısıyla rutin diş hekimi tedavilerinden daha yüksek bir harcama gerektirirler. İmplant tedavileri tamamlanan hastalarda yapılan bir araştırmada, hastalar yaptıkları yatırımın karşılığını aldıklarını ve gerekirse aynı şeyi tekrar yaptıracaklarını belirtmişlerdir.
Diş İmplantının Avantajları
1. Dişsiz ağızlarda bile sabit protez kullanma şansı ortaya çıkar; hareketli protez kullanımı zorunluluğu ortadan kalkar.
2. Yeterli kemik desteği olmadığı için oynayan hareketli protezlerde, gerekli tutuculuk sağlanabilir.
3. Üst total protezlerin damağı kapatan tasarımından dolayı oluşan tad alma duyusunun azalması ve mide bulantısı gibi sorunlar ortadan kaldırılmış olur.
4. Daha estetik bir görüntü elde edilir.
5. Yiyeceklerin çok daha iyi bir şekilde çiğnenebilmesi yani daha iyi bir çiğneme fonksiyonu ve buna bağlı olarak daha sağlıklı ve dengeli beslenme sağlanır.
6. Özgüvendeki artış ile birlikte daha mutlu bir sosyal hayat oluşur.
Diş İmplantlarının Dezavantajları
1. İmplant materyallerinin yüksek teknoloji ile üretilmesi ve kullanılan malzemelerin ithal olması nedeniyle, maliyeti klasik protezlere göre daha yüksektir.
2. Protez uygulanabilmesi için implantın osseointegrasyonu beklenir. Toplam tedavi süresi diğer tedavi yöntemlerine kıyasdla daha uzundur.
3. Hastanın genel sağlık durumunu etkileyen ciddi bir rahatsızlığının olmaması gerekir. (Kontrol edilemeyen şeker hastalığının bulunması gibi)
4. İmplant tedavisinin başarısı için hastanın ağız bakımına azami derecede özen göstermesi gerekir.
5. İmplantın yerleştirilebilmesi için kemik yapısının uygun olması gerekir. Kemik yüksekliğinin veya kalınlığının yeterli olmadığı durumlarda implant yerleştirilemeyebilir.
İmplantın Başarısı Neye Bağlıdır?
İmplantların başarısı için öncelikle doğru teşhis konması gerekir. Ayrıca genel sağlığın iyi olması, yani yeterli iyileşme potansiyelinin bulunması gerekir. Örneğin şeker hastalığının bulunması implantın başarısını olumsuz olarak etkiler. İmplantın temizlik ve bakımının hasta tarafından eksiksiz ve doğru bir şeklide yapılması gerekmektedir. Bunun yanısıra hekim tarafından uygulanan cerrahi işlem ve implant üzerine uygulanan protez de implantın başarısını etkiler. Ayrıca, çok fazla sigara içilmesi ve/veya aşırı alkol kullanılması implantın başarısını olumsuz etkileyecektir. Doğru teşhis konulan durumlarda, implantların % 98 gibi oldukça yüksek bir başarı oranı vardır.
|
|
|
|
Aft Nedir? Aft Neden Oluşur? |
|
|
|
Aft ağız içerisinde sıklıkla yanak ve dudak mukozasında, dil üzerinde, yumuşak damakta, farenkste, diş eti üzerinde görülen solgun sarı-kırmızı hale ile çevrili oldukça ağrılı ülserleşmiş lezyonlardır. Aft genellikle tek olarak seyretse de aynı anda birkaç bölgede birden görülebilmektedir. Ortaya çıkış nedeni olarak * kan hastalıkları, * demir eksikliği, vitamin eksikliği, çinko gibi element eksikliği * hormonel düzensizlikler, * nörojen ve psişik bozukluklar, stres, * gastrointestinal bozukluklar, * allerji gibi çeşitli faktörler düşünülmüştür. * mikrotravmalar (yanak dil dudak ısırma, sert yiyeceklerin tahrişi ve yumuşak olmayan diş fırçalama işlemleri ve iyi adapte olmayan protezlerin neden olduğu vuruklar) * bazı yiyecekler (Turunçgiller, sirke, turşu, patates cipsi, tuzlu ve baharatlı çerezler gibi ağız mukozasını tahriş edebilen yiyecekler) etkili olabilir. Fazla sigara içenlerde genellikle rastlanmamaktadır. Nedeni ise keratinizasyonun artmasıdır.. Bazı sistemik hastalıklarda sürekli ve sık görülen aftlara rastlanabilir. Bu gibi durumlarda hastanın Behçet hastalığı açısından sorgulanması uygun olur. Ayrıca birçok malign ve otoimmun hastalıklarla birlikte de tekrarlayıcı aftlara rastlanabilir. Aftların herhangi bir etkeni olmadığı için yaradan, sağlıklı dokuya bulaşma gibi bir riski yoktur. Ancak aftların açılması durumunda ağızda bulunabilecek birçok bakteri bu aftların enfekte yara olmasına sebep olabilirler. |
|
|
|
|
Ağız boşluğuna ait kanser çeşitleri tüm kanser çeşitlerinin %1′likten az kısmını oluşturmaktadır. Baş ve boyun bölgesine ait saptanan tüm kanser çeşitlerinin ise %30-35′lik bölümünü oluşturmaktadır. Ağız içine ait kanser çeşitleri için bahsi geçecek en yüz güldürücü konu erken önlenebilir olması ve erken evrede saptanan kanserlerde tedavi başarı şansının fazla olmasıdır. Diğer kanser türlerinde de olduğu gibi ağız içi kanser tedavilerinde amaç, tedaviden olabildiğince yarar sağlamak, oluşan kanserin diğer hücrelere yayılmasını önlemek ve şekil bozuklukları nedeni ile oluşabilecek konuşma güçlüğünü engellemektir. Bunu yapabilmek için de ağız içi kanserlerinde erken teşhisin önemi oldukça büyüktür.
Ağız içi kanserlerde; dil kanseri, dudak kanseri, damak kanseri, ağız tabanı kanseri, larenks kanseri ve tiroit kanserlerinden söz etmek mümkündür.
Ağız İçi Kanserlerinin Belirtileri Nelerdir?
Ağız kanserinde her zaman oluşabilecek işaretleri gözlemlemek mümkün olmayabilir. Bu nedenle düzenli diş kontrolü ve doktor kontrolü çok önem taşır. Ayrıca sıralayacağımız belirtilerden biri ya da birkaçı fark edildiği takdirde zaman kaybetmeden doktora başvurulmalıdır.
• Ağız içinde oluşan acı, şiddetli bir ağrı ya da herhangi bir nedeni olmaksızın boğaza bir şey takılma hissi,
• Besinleri çiğneme de ve yutmakta güçlük,
• Dilde, ağız içinde ve diş etlerinde kırmızı ya da beyaz kabartılar,
• Yanağın iç kısmında dil ile hissedilebilen şişkinlik,
• Ağızda uyuşma ve his kaybı,
• Diş etlerinde, ağız içinde ya da dudaklarda uzun süre iyileşmeyen ve devamlılığını sürdüren yara,
• Ses tonunun değişmesi.
Ağız içinde oluşum gösteren tümör kişinin ağrıya maruz kalmasına neden olmayabilir. Ancak zaman içinde yayılım göstererek kanamaya yol açacak ülserlere yol açabilir. Dil kanseri çoğu kişide inanılmaz ağrılara yol açar ve dilin hareket etmemesine neden olur. Konuşma bozukluğu, yutkunma güçlüğü ve uyuşukluk hissi de beraberinde görülebilir.
Ağız içinde oluşum gösteren lekeler, kanser için belirti olabileceğinden mutlaka doktora başvurulmalıdır. |
|
|
|
|
Dişhekimliğinde bu hal için "xerostomia" terimi kullanılır. Tükürük bezlerinin tükürük salgılama fonksiyonlarının azalması sonucunda oluşur. Tükürük salgısındaki azalma ağızda oldukça ciddi sorunların oluşmasına yol açabilmektedir.
Sebepleri
• Biyolojik yaşlılık: Bu etkili bir faktördür, tek başına etkili değildir.
• Sistemik hastalıklar: Romatizmal hastalıklar(Sjogren's sendromu), Bağışklık sistemi hasarı (AIDS), Hormonal bozukluklar (Şeker hatalığı), Nörolojik bozukluklar (Parkinson)
• Çiğneme kabiliyetinin azalması: Eğer beslenmealışkanlıklarınızda sıvı ve yumuşak gıdalar ağırlıktaysa çiğneme fonksiyonu azalır.
• Tükürük bezlerinin cerrahi olarak çıkarılması
• Radyoterapi (Radyasyon tükürük bezlerinde kalıcı hasar yapar).
• İlaçlar (400'ün üstünde ilaç türü ağız kuruluğu yapar: deconjestanlar, diüretikler, tansiyon ilaçları,antidepresanlar, antihistaminikler,...)
• Kafein ve alkol tüketimi
Belirtileri:
• Dilde yanma hissi
• Özellikle kuru yiyecekler için yeme zorluğu
• Konuşma zorluğu
• Sık susama
• Protez kullanmada zorluk
• Dudaklarda çatlaklar ve kuruluk
• Tat bozukluğu
• Kötü ağız kokusu
|
|
|
|
|
Ağız Koruyucusu Nedir?
Ağız koruyucusu, dişlerinizi yüze ve başa gelen darbelerden koruyan, dişler üzerine takılan bir apareydir. Ağız koruyucularının, düşme, vücut teması veya uçma ekipmanını olan sporlarda takılması gerekir. Futbol, basketbol, beyzbol, Amerikan futbolu, hokey, kaykay, jimnastik, dağ bisikleti gibi ağız yaralanmasına neden olabilecek faaliyetlere karşı koruma sağlar.
Ağız koruyucuları, genellikle üst dişleri kaplar ve diş kırıkları, dudak kesilmeleri ve diğer ağız hasarlarını önleyecek şekilde tasarlanır. Alt çenenizde diş teli veya köprü gibi sabit bir aparey varsa diş hekiminiz bu ağız koruyucu önerebilir.
Ağız Koruyucu Çeşitleri Nelerdir?
Seçtiğiniz her ağız koruyucu çeşidi, elastik, yıpranmaya karşı dayanıklı ve rahat olmalıdırlar. Buna ek olarak uygun şekilde takılmalı ve konuşmanızı veya nefes almanızı kısıtlamamalıdır. Üç çeşit ağız koruyucusu bulunur:
Kişiye Özel Olarak Hazırlanan Ağız Koruyucuları
Bunlar, bir diş hekiminin muayenehanesinde tasarlanır ve yapılırlar. Bu nedenle de, en rahat uyumu ve en iyi korumayı sağlayabilirler. Diş hekimi, dişlerinizin ölçüsünü alır ve buna göre oluşturduğu modele göre ağız koruyucusunu hazırlar. Daha iyi uyduğundan ve daha iyi hissedildiğinden dolayı, sporcuların çoğu kişiye özel olarak hazırlanan ağız koruyucularını tercih etmektedir.
Ağız İçerisinde Şekillenen Ağız Koruyucuları
Bunlar, önceden şekillendirilmiş bir biçimde gelir, ağız koruyucusu suda kaynatılarak şekli değiştirilebilir ve daha sonra kişiye özel uyumlama için ılık plastik ısırılır. Spor mağazasından satın alınabilir ve hazır ağız koruyucularından daha iyi bir uyum sağlayabilir.
Hazır Ağız Koruyucuları
Bu ağız koruyucuları önceden şekillendirilmiş bir biçimde gelir ve kullanıma hazırdırlar. Dezavantajı dişlere çok iyi uyum sağlayamadıklarından nefes almayı ve konuşmayı güçleştirebilirler.
Ağız Koruyucuları Ne Kadar Süre ile Dayanır?
Ağız Koruyucuları, ideal olarak her sezondan sonra yenilenmelidir çünkü zaman geçtikçe yıpranıp daha etkisiz hale gelebilirler. Değiştirme, özellikle gençler için önemlidir zira ağızları büyümeye devam ederek dişleri yetişkinlik dönemine doğru gelişmektedir. Çeşitli sporlarla uğraşan sporcuların çoğu altı ayda bir diş hekimine giderek yeni ağız koruyucularını yaptırırlar. |
|
|
|
|
Parmak emme, normal çocuklarda herhangi bir pisko-patolojik etken olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar görülen bir olgudur.Bebeklerin çoğu başparmaklarını ya da diğer parmaklarını emerler. Zararsız bir davranış olan parmak emmeye hemen bebeklerin tümünde rastlanmasının en önde gelen nedeni,yeni doğan bebeklerin parmak emmeyi daha anne rahminde, (uterus) öğrenmiş bulunmaları ve doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden birinin emme refleksi olmasıdır.Nitekim ender olarak yeni doğan bazı bebeklerin parmak ya da bileklerinde görülen kabarcıklar bunun bir sonucu olmaktır.
Annelerin büyük bir çoğunluğu parmak emmenin açlıktan kaynaklandığını düşünürler.Oysa bu emme %50'den %87'lere varan yüksek bir oranda beslenmeye bağlı olmayan yaygın bir davranış niteliğinde görülür.1 yaş çocuklarının hemen yarısı parmaklarını emerler.9 ayda itibaren uykuyla parmak emme arasında yakın bir ilişkinin olduğu, uykusu gelen bebeğin parmağını ağzına götürdüğü görülür. Çocuğu parmak emmeden vazgeçirmek üzere yapılan çabalar, 3 yaşına kadar çocuk tarafından dirençle karşılanır. Bazı bebekler yeni dişlerinin çıkması ,bazıları da zorlukla karşılaştıklarında utanma ve sıkılma belirtisi olarak parmaklarını emerler. Genellikle 18. ay dolaylarında sıklaşan parmak emmenin 4 yaşına doğru kaybolması beklenir. Araştırmalar en geç 5-6 yaşlarında sona erdiği takdirde parmak emmenin zararının olmadığını,ancak süregelmesi halinde dişlerde deformasyona neden olabileceğini kanıtlamıştır. Alt ıslatmada olduğu gibi, sürekli parmak emme alışkanlığı da psikolojik sorun ve gerginliklerin bir sonucu olarak gelişebilir.
Ebeveynler parmağını emen çocukların çene kemikleri ve dişleri üzerinde ki etkilerini düşünerek endişeye kapılabilir. Parmak emmenin alt ve üst dişleri geri ittiği doğrudur. Parmak emmenin dişleri ne kadar etkilediği parmak emme süresine ve en önemlisi parmağın ağızda ki duruşuna bağlıdır. Süt dişlerinde oluşan bu değişiklik 6 yaşından sonra çıkan asıl dişleri etkilemediği işaret etmektedir. |
|
|
|
Çocuklarda Tırnak Yeme Alışkanlığı |
|
|
|
Çocuklarda 3 yaşından itibaren kendini gösteren tırnak yeme davranışı çok sık olarak görülmekle birlikte ergenlik ve yetişkinlik döneminde de kendini gösterebilen bir alışkanlıktır. Küçük çocukların yaklaşık üçte birinde bu alışkanlık görülürken, ergenlik dönemindeki bireylerin yarısında karşımıza çıkmaktadır. Tırnak yeme davranışında çevresel faktörler (örn. Aile üyelerinde bu alışkanlığın olması) ya da psikolojik faktörler etkili olabilmektedir.
Tırnak yeme alışkanlığının duygusal ve psikolojik sebeplerine baktığımızda aşağıdaki faktörlerin bu alışkanlığın gelişmesinde etkili olduğu söylenebilir:
Çocuklarda korku ve kaygılar
Öfke kontrol becerisinin olmaması, şiddet ve saldırganlık eğilimi
Özgüven eksikliği
Aşırı baskıcı ve kontrolcü ebeveynler
Aile içinde yaşanan iletişim problemleri ve anlaşmazlıklar
Kardeş kıskançlığı başta olmak üzere çocuklarda görülebilen kıskançlık duygusu
İlgi ve sevgi eksikliği
Okul dönemindeki çocuklar tırnak yeme davranışını tetikleyen psikososyal faktörlere baktığımızda ise:
Öğretmen ve cezadan korkma ve bunlara yönelik aşırı kaygı duyma
Mükemmeliyetçilik
Sosyal ortamda, akran ilişkilerinde yaşanan problemler
Başarısızlık korkusu
Okul ya da ev değiştirmek, farklı çevrelere uyum sağlayamama sorunu
Öğretmeninden ya da cezalandırılmaktan korkmak.
Etkili olduğu söylenebilir.
Tırnak yeme alışkanlığı yukarıda belirtilen sebeplerle ortaya çıkan ve oldukça yaygın bir alışkanlıktır. Bu davranışın değiştirilmesinde ebeveynlerin rolü oldukça önemlidir. Bununla birlikte bu konuda uzman yardımı almak da tırnak yeme davranışının altında yatan nedenler üzerinde durmak ve bunları düzeltmek açısından yardımcı olacaktır.
Genel olarak ebeveynlerin, tırnak yeme alışkanlığı olan çocuklarına zorlama, ceza ya da baskı yapmaksızın onları bu davranışı değiştirmeye yöneltme üzerindeki önemli bir etkisi vardır. İşte ebeveynlere bu konuda yardımcı olabilecek öneriler
Çocuklarda 3-4 yaş döneminde görülen tırnak yeme davranışı ilgi çekme amacı taşıyor olabilir. Bunun için çocuğun zorla ya da baskı ile bu alışkanlığı bırakması konusunda yönlendirilmemesi gerekir. Bu dönemde görülebilecek bu alışkanlık ilk etapta gözardı edilebilir, çünkü çocuk bu hareketiyle ebeveynlerin tepkisini çekeceğinin farkındadır.
Tırnak yeme davranışını tetikleyen durumlardan biri olan ilgi ve sevgi eksikliğini giderme amaçlı olarak çocukla vakit geçirmek ve ilgi göstermek etkili olacaktır.
Ebeveynlerin çocuklarının hangi durumlarda bu davranışı sergilediklerini gözlemlemeleri de problemin kaynağını anlama konusunda yardımcı olacaktır. Örneğin okul dönemindeki çocuk sınav dönemlerinde ya da ders çalışırken bu davranışı sergiliyor olabilir ya da sosyal etkileşim sırasında konuşmaktan çekindiği durumlarda bu davranışı sergiliyor olabilir.
Bu davranışın söndürülmesi yerine başka bir davranışın geliştirilmesiyle mümkün olabilir. Örneğin çocuğa alternatifler sunarak tırnak yemesi engellenebilir (örn. Sakız çiğnemesi ya da oyun hamuru ile oynaması gibi). Çocuğa “elini ağzından çek” gibi uyarılar ters tepki oluşturabilmekle birlikte çocuğu tedirgin edebilir. Onun için alternatif sunarak onun hoşuna gidebilecek etkinliklerle bu davranışı sergilemesi engellenebilir.
Ebeveynler olarak çocuğunuzun tırnak bakımını üstlenin. Tırnaklarını kesin, törpüleyin ve kremleyin. Özellikle kız çocuklarda bakımlı olmanın ehemmiyetini gösterin ve tırnak yemesinin ellerini bakımsız gösterebileceğini ve hoş bir görüntü oluşmayacağını eleştirel olmayacak bir biçimde izah etmek etkili olacaktır.
Ebeveynlerin çocuklarına karşı baskıcı, zorlayıcı ve eleştirel olmaması çok önemlidir. Bu davranışı söndürmek amaçlı korkutmak ya da ceza vermek çocuğun kaygı düzeyini arttıracak ve tam tersine bu davranışı pekiştirecektir. Bununla birlikte ebeveynlerin bu tür davranışları daha ciddi duygusal problemlerin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.
Tırnak yeme davranışına sebep olarak gösterilebilecek bir diğer önemli faktör de özgüven eksikliğidir. O yüzden ebeveynlerin çocuklarında gördükleri olumlu ve güçlü yönlerine dikkat çekmeleri çocuklarının kendilerine olan güvenini pekiştirmesine yardımcı olacaktır.
Ebeveynler çocuklarını bu davranışın üstesinden gelebileceğine inandırmalı ve onları motive etmelidirler. Bu davranışı değiştirmesi amacıyla küçük ödüller vererek davranış değişikliği pekiştirilebilir. Ancak ödüllendirmenin çok sık ve büyük ödüllerin olmaması uygun olacaktır, çünkü çocuk ödüle erişmek amacıyla bu alışkanlığını öne sürebilir.
Ebeveynlerin çocuğun kaygı düzeyini arttıracak veya korkutacak durumlardan uzak durması gerekmektedir. Örneğin televizyonda karşılaşabileceği korku yaratabilecek unsurlar kaygı düzeyini arttırabilir ve bu davranışın da görülme sıklığını da aynı oranda arttırabilmektedir.
Çocuğa bu alışkanlığı bırakması konusunda zaman verin ve sabırlı olun. Ebeveynlerin bu konuda yapıcı ve sabırlı olması sürecin olumlu geçmesi açısından etkili olacaktır
|
|
|
|
Diş Fırçası Nasıl Temizlenir? |
|
|
|
Diş bakımı oldukça önemlidir. Diş bakımı denilince akla ilk gelenler ise; diş fırçası ve diş macunudur.Diş fırçaları dişlerin doğru bir şekilde temizlenebilmesi için oldukça önemlidir. Bu nedenle belli aralıklar ile diş fırçaları temizlenmeli ve değiştirilmelidir.Sürekli olarak fırça değiştiremeyeceğinize göre diş fırçalarını kısa aralıklar ile temizlemelisiniz.
Diş fırçasını temizlemek isteyen birçok kişi, diş fırçalarını bulaşık makinalarına koymaktadır.Diş hekimleri bu uygulamanın çok yanlış olduğunu vurgulamaktadır.Diş fırçaları bulaşık makinesinde yıkanmamalıdır.
İlk olarak diş fırçaları dişler fırçalandıktan sonra iyi bir şekilde yıkanmalı ve durulanmalıdır. İlk önemli nokta budur. Her diş fırçalamadan sonra diş fırçanızı iyi bir şekilde durulayın. Bunu gerçekleştirdikten sonra diş fırçalarınızı dik bir şekilde yerine koyun, yani ucu yukarıda kalacak şekilde kalsın. Fırçaların bir çoğunda kılıf olmasına rağmen biz Ağız ve Diş uzmanları olarak bu kılıfların kullanılmasını önermiyoruz çünkü bu kılıflar diş fırçasının kurumasını engelliyor.
Fırçalar nemli kaldığında ise; özellikle bakteri ve mantarların üremesini kolaylaştırıyor. Bu fırçaların kullanılması durumunda sağlık riskleri ortaya çıkmaktadır.
Ailede herkesin diş fırçası aynı yerde ise; bu fırçaların birbiri ile teması engellenmelidir.
Fırçaların ömrü yaklaşık olarak 3 aydır. Bu nedenle her 3 ayda bir fırçaları yenilemekte fayda vardır.Bu sayede fırçaları hijyenik ve temiz bir şekilde kullanmaya başlayabilir. Yukarıda saydığımız kurallara uyarsanız da 3 ay boyunca hijyenik olarak fırçayı kullanmış olursunuz. |
|
|
|
Dişinizde ki Düşman: Bakteri Plağı |
|
|
|
Tükürük, gıdalar ve sıvılar bir araya gelerek bakteri plağı adı verilen yapışkan birikintiyi oluşturur. Bakteri plağı birikimi, lekelerin diş üzerinde hapsolmasına neden olur ve diş eti hastalığının da birincil nedenidir. Bakteri plağı ayrıca, dişlerinizi daha da zayıflatacak olan diş çürüklerine yol açabilir. Bakteri plağı ile mücadele, ağız sağlığının ömür boyu sürecek önemli bir parçasıdır.
Sadece diş fırçalamak, ağızdaki bakterilerden kurtulmaya yetmez, plak oluşumu diş fırçaladıktan hemen sonra başlar. Fırçalamak dişlerinizi temiz hissetmenizi sağlayabilir ancak kötü bakteriler, ağzınızın kalanında yaşamaya devam eder.
Dişler ağız yüzeyinin sadece yüzde 25’ini kapladığından, ne kadar iyi fırçalarsanız fırçalayın kalan yüzde 75’lik ağız yüzeyi fırça ve diş ipi ile yapılan temizlikten sınırlı fayda sağlar ve ulaşılamayan yüzeylerdeki bakteriler hızla çoğalarak dişlerin üzerine ve tüm ağıza yeniden yayılırlar. Bu nedenle, bakteri plağına karşı etkili ve sürekli kullanıma uygun bir ağız bakım ürünü ile ağzı çalkalamak, fırça ve diş ipinin ulaşamadığı yüzeylerin de temizlenmesini sağlar.
Uyuduğunuzda ağzınız kuru olduğu için savunmasız kalır. Bu kuruluk, plak ve bakterilere çoğalma ortamı hazırlar. Yatmadan önce bakteri plağına karşı etkili bir ağız bakımı yapmak, gece boyu plak ve bakterilerden korur. |
|
|
|
|
En iyi başlama şekli, güvendiğiniz insanlardan – arkadaşlarınız, aileniz, tanıdıklarınız, iş arkadaşlarınız, eczacılar veya aile doktorundan – referans almaktır. Diş hekimlerine ne kadar süredir gittiklerini, merak ettikleri soruları sorma konusunda ne kadar rahat olduklarını, ne tür bir diş hekimine gittiklerini (pratisyen veya uzman) sorun. Kendinizi rahat hissettiğiniz bir diş hekimi bulmanız önemlidir.
Nasıl Bir Diş Hekimi Aramalıyım?
Pratisyen diş hekimleri, her türlü tedaviyi yapacak şekilde eğitilmişlerdir. Güç veya olağandışı problemleriniz varsa, diş hekiminiz sizi aşağıdaki diş doktorlarından birine yönlendirebilir:
Pedodontistler; çocuklar ve bebeklerle ilgili diş hekimliği alanında çalışırlar
Endodontistler, dişin özündeki (pulpa) hastalıkları teşhis ve tedavi ederler, kanal tedavisi en çok yaptıkları işlemdir.
Protez uzmanları, kuron, köprü ve protez konusunda uzmanlaşmışlardır.
Oral pataloglar, ağız hastalıklarını teşhis etmek için laboratuar yöntemlerini kullanırlar. Ayrıca adli tıpta ihtisaslaşmışlardır.
Çene cerrahları, kist, tümör çıkarma ve gömülü yirmi yaş dişi çekme gibi cerrahi operasyonları yaparlar. Ayrıca çene kırıkları ve temporomandibular eklem (TMJ) gibi cerrahi gerektiren çene problemlerini düzeltebilirler
Ortodontistler dişlere daha iyi bir pozisyon verebilmek için diş teli ve diğer araçları kullanarak dişlerin pozisyonunu düzeltirler
Periodontologlar, dişeti hastalığının teşhisi ve tedavisi konusunda uzmanlaşmışlardır
Oral Diyagnoz ve Radyoloji doktorları, tüm ağzın ve çene eklemlerinin görüntülenebildiği panaromik röntgen çekilmesi ve teşhis koyulması ile ilgilenen diş hekimleri |
|
|
|
|
Bruksizme halk arasında diş gıcırdatma da denilen, genellikle uyku esnasında engellenemeyen çene hareketlerinin neden olduğu dişlerin sıkılmasına, toplumumuzda sıklıkla rastlanmaktadır. Genellikle bu alışkanlığa sahip bireyler bundan habersizdir.
Bruksizmin nedenleri arasında en önemli faktör duygusal streslerdir. Vücudumuzda stres belirtilerini ilk olarak gördüğümüz yer ağız dokularıdır. Stres bruksizmin hem oluş nedeni hem de olayın şiddetini artıran en önemli faktör olarak belirlenmiştir. Aşırı sinirli, hassas, titiz kişilerde bruksizme daha çok rastlamaktayız. Ayrıca malokluzyon dediğimiz dişlerin diziliş ve sıralanışındaki bozukluklar da bruksizme neden olmaktadır, oluş nedenleri hakkında çeşitli görüşler vardır. Bazı araştırmacılar buruksizmin dişler arasındaki kapanış ilişkisinin bozulmasından kaynaklandığını, bazıları santral sinir sistemindeki bir hastalığın neden olduğunu bazı araştırmacılar da bu iki nedeni de kapsayan çok yönlü bir problem olduğunu ileri sürmektedirler.
Diş gıcırdatması sonucunda ağız ve çevre dokularında rahatsızlıklar oluşmaktadır. Bruksizme bağlı olarak dişlerin aşırı sürtünmesiyle , dişlerin çiğneyici yüzeylerinde aşınmalar oluşmaktadır. Özellikle bu tip aşınmaları, ön dişlerde daha sıklıkla görmekteyiz. Ayrıca dişlerde oluşan istemsiz kuvvetle, ön dişlerin köşelerinde arka dişlerin çıkıntılı kısımlarında mikro çatlaklar da oluşmaktadır. Röntgen ile saptanamayan bu çatlaklar zamanla büyüyerek dişlerin kırılmasına neden olabilir. Bruksizm nedeniyle dişlerde soğuğa karşı hassasiyet gelişebilir .
Bruksizmin tedavisinde, ilaç, plak, çene egserzleri yada bu yöntemelerin kombinasyonları ile olmaktadır. Ayrıca ileri vakalarda eklem kapsülünün yıkanması ile hastaların tedavisi yapılabilmektedir. |
|
|
|
|
|
|
|